The Simit Dilemma: Emre's Journey from Istanbul to Japan
Scarica e ascolta ovunque
Scarica i tuoi episodi preferiti e goditi l'ascolto, ovunque tu sia! Iscriviti o accedi ora per ascoltare offline.
The Simit Dilemma: Emre's Journey from Istanbul to Japan
Questa è una trascrizione generata automaticamente. Si prega di notare che non è garantita la completa accuratezza.
Capitoli
Descrizione
Fluent Fiction - Turkish: The Simit Dilemma: Emre's Journey from Istanbul to Japan Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/the-simit-dilemma-emres-journey-from-istanbul-to-japan/ Story Transcript: Tr: İstanbul Atatürk Havalimanı, yazın...
mostra di piùFind the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/the-simit-dilemma-emres-journey-from-istanbul-to-japan
Story Transcript:
Tr: İstanbul Atatürk Havalimanı, yazın sıcak günlerinden birinde her zamanki kadar hareketliydi.
En: Istanbul Atatürk Airport was as bustling as ever on a hot summer day.
Tr: Tatilciler, gezginler ve iş insanları koşuşturuyordu.
En: Vacationers, travelers, and businesspeople were scurrying around.
Tr: Emre, Japonya'ya gitmek için sabırsızlanıyordu.
En: Emre was impatiently excited to go to Japan.
Tr: Hayalindeki tatil başlamak üzereydi.
En: His dream vacation was about to begin.
Tr: Ancak Japonya'ya boş gitmek istemiyordu.
En: However, he didn't want to go to Japan empty-handed.
Tr: Yanında mutlaka bir şey götürmek istiyordu.
En: He definitely wanted to bring something with him.
Tr: Simit! Evet, simit götürecekti.
En: Simit! Yes, he would take simit.
Tr: Emre bir yemek tutkunu idi.
En: Emre was a food enthusiast.
Tr: Türk mutfağını seviyordu.
En: He loved Turkish cuisine.
Tr: Simit ise onun vazgeçilmeziydi.
En: Simit was his favorite.
Tr: Havalimanına geldiğinde, güvenlik kontrolüne noktası yaklaştı.
En: When he arrived at the airport, he approached the security checkpoint.
Tr: Çantasını x-ray cihazına bıraktı.
En: He placed his bag on the x-ray machine.
Tr: Görevli "Çantanın içini açar mısınız?" dedi.
En: The officer said, "Can you open your bag?"
Tr: Emre sakin bir şekilde çantasını açtı.
En: Emre calmly opened his bag.
Tr: "Bu nedir?" dedi güvenlik görevlisi, simite bakarak.
En: "What is this?" asked the security officer, looking at the simit.
Tr: "Bu, bir simit," dedi Emre gülümseyerek.
En: "This is a simit," Emre said with a smile.
Tr: "Yasaklı bir madde olabilir mi?" diye sordu görevli şüpheyle.
En: "Could it be a prohibited item?" asked the officer suspiciously.
Tr: "Hayır, hayır! Bu sadece bir simit," diye açıklamaya başladı Emre.
En: "No, no! This is just a simit," Emre began to explain.
Tr: "Türkiye'de çok ünlüdür.
En: "It is very famous in Turkey.
Tr: Çok lezzetlidir.
En: Very delicious.
Tr: Japonya'da bunu bulamıyorum, o yüzden yanımda götürmek istiyorum."
En: I can't find it in Japan, so I want to bring it with me."
Tr: Görevli simiti eline aldı, bir süre inceledi.
En: The officer took the simit, examining it for a while.
Tr: "Ama bu bizim kurallarımıza aykırı olabilir.
En: "But this might violate our regulations.
Tr: Yiyecek kabul edemiyoruz," dedi.
En: We don't accept food," he said.
Tr: Emre pes etmemeye karar verdi.
En: Emre decided not to give up.
Tr: "Lütfen, sadece bir simit!
En: "Please, it's just a simit!
Tr: Çok zararsız.
En: It's harmless.
Tr: Bakın, size göstereyim," dedi ve simitten bir ısırık aldı.
En: Look, I'll show you," he said, taking a bite of the simit.
Tr: Güvenlik görevlisinin gözleri bir an için irileşti, sonra şaşkınlıkla gülmeye başladı.
En: The security officer's eyes widened for a moment and then he started to laugh in surprise.
Tr: "Tamam, anladım.
En: "Okay, I understand.
Tr: Ama hala kurallar kurallardır," dedi görevli.
En: But rules are still rules," said the officer.
Tr: Bu sırada, daha kıdemli bir güvenlik görevlisi yaklaştı.
En: At that moment, a senior security officer approached.
Tr: "Ne oluyor burada?" dedi.
En: "What's going on here?" he asked.
Tr: "İşte, bir turist simit getirmiş," dedi genç görevli.
En: "Here, a tourist has brought a simit," said the younger officer.
Tr: Kıdemli görevli Emre'yi ve simiti inceledi.
En: The senior officer examined Emre and the simit.
Tr: "Maalesef, kuralları çiğneyemeyiz.
En: "I'm sorry, we can't break the rules.
Tr: Simiti burada bırakmanız gerekli," dedi.
En: You need to leave the simit here," he said.
Tr: Emre hayal kırıklığına uğradı ama anlayışla başını salladı.
En: Emre was disappointed but nodded in understanding.
Tr: "Tamam," dedi üzgün bir sesle.
En: "Okay," he said with a sad voice.
Tr: Sonunda Emre, simitsiz uçağa bindi.
En: In the end, Emre boarded the plane without the simit.
Tr: Ancak Japonya'ya uçarken, yeni maceralara açık olmayı düşündü.
En: However, as he flew to Japan, he thought about being open to new adventures.
Tr: Belki de yeni lezzetler keşfetmeliydi.
En: Maybe he should discover new tastes.
Tr: Simiti bıraktığı için üzgündü, ama yeni deneyimlere de açık olmaya karar verdi.
En: He was sad about leaving the simit, but decided to embrace new experiences.
Tr: Uçak havalandığında, Emre İstanbul'un manzarasına son bir kez baktı ve gülümseyerek düşündü, "Yeni tatlar, yeni deneyimler.
En: As the plane took off, Emre took one last look at the view of Istanbul and smiled, thinking, "New flavors, new experiences.
Tr: Hadi bakalım Japonya!"
En: Here we come, Japan!"
Tr: Ve böylece Emre, kültürel lezzetleri geride bırakarak yeni maceralara doğru yol aldı.
En: And so, Emre set off on a new adventure, leaving behind his cultural tastes.
Vocabulary Words:
- bustling: hareketli
- vacationers: tatilciler
- scurrying: koşuşturma
- impatiently: sabırsızlıkla
- enthusiast: tutkunu
- cuisine: mutfağı
- checkpoint: kontrol noktası
- regulations: kurallar
- violate: ihlal etmek
- harmless: zararsız
- senior: kıdemli
- approached: yaklaştı
- prohibited: yasaklı
- examining: incelemek
- suspiciously: şüpheyle
- disappointed: hayal kırıklığına uğramış
- understanding: anlayış
- adventures: maceralara
- discover: keşfetmek
- embrace: kucaklamak
- experiences: deneyimler
- leave behind: geride bırakmak
- scenery: manzara
- smile: gülümse
- taste: lezzet
- vacation: tatil
- empty-handed: boş el
- x-ray machine: x-ray cihazı
- officer: görevli
- instructed: talimat verdi
Informazioni
Autore | FluentFiction.org |
Organizzazione | Kameron Kilchrist |
Sito | www.fluentfiction.org |
Tag |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company