Soaring Over Cappadocia: A Journey of Sibling Dreams and Hopes
Scarica e ascolta ovunque
Scarica i tuoi episodi preferiti e goditi l'ascolto, ovunque tu sia! Iscriviti o accedi ora per ascoltare offline.
Soaring Over Cappadocia: A Journey of Sibling Dreams and Hopes
Questa è una trascrizione generata automaticamente. Si prega di notare che non è garantita la completa accuratezza.
Capitoli
Descrizione
Fluent Fiction - Turkish: Soaring Over Cappadocia: A Journey of Sibling Dreams and Hopes Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/soaring-over-cappadocia-a-journey-of-sibling-dreams-and-hopes/ Story Transcript: Tr: Gökyüzü yavaşça günün...
mostra di piùFind the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/soaring-over-cappadocia-a-journey-of-sibling-dreams-and-hopes
Story Transcript:
Tr: Gökyüzü yavaşça günün ilk ışıklarıyla aydınlanıyordu.
En: The sky was slowly illuminating with the first light of day.
Tr: Kapadokya’nın büyüleyici manzarası, güneşin ilk ışıkları tarafından sarıya boyanırken Emre derin bir nefes aldı.
En: As Cappadocia’s enchanting landscape was painted golden by the first rays of the sun, Emre took a deep breath.
Tr: Her yere yayılmış peri bacaları ve tuhaf kayalar, sonbaharın sıcak renkleriyle büyülü bir hal almıştı.
En: The fairy chimneys and peculiar rocks scattered everywhere had taken on a magical appearance with the warm colors of autumn.
Tr: Emre’nin kalbi hızlı atıyordu.
En: Emre's heart was pounding.
Tr: Bugün, Ayla’ya unutulmaz bir anı hediye etmek istiyordu.
En: Today, he wanted to gift Ayla an unforgettable memory.
Tr: Ayla, Emre’nin yanına geldi.
En: Ayla came over to Emre.
Tr: "Abi, burada olmak harika ama emin misin?" diye sordu, yüzünde tatlı bir tereddüt.
En: "Brother, it’s great to be here, but are you sure?" she asked, with a sweet hesitation on her face.
Tr: Emre gülümsedi.
En: Emre smiled.
Tr: "Evet, eminim.
En: "Yes, I’m sure.
Tr: Bunu ikimiz için yaptım.
En: I did this for both of us.
Tr: Biraz eğlenmeye hakkımız var, değil mi?"
En: We deserve a little fun, right?"
Tr: Ayla hafifçe başını salladı.
En: Ayla nodded slightly.
Tr: İçten içe ağabeyinin çabalarını takdir ediyordu.
En: She inwardly appreciated her brother’s efforts.
Tr: İkisinin masrafları kısıtlıydı.
En: Their finances were limited.
Tr: Ancak Emre, Ayla'nın yüzündeki o gerçek gülümsemeyi görmek için tasarruflarını harcadığına değdiğine inanıyordu.
En: Yet, Emre believed it was worth spending his savings to see that genuine smile on Ayla’s face.
Tr: Balon festivalindeki renkli sahne, onların yaşamındaki kasvetli bulutları kovmak için doğru yer gibi duruyordu.
En: The colorful scene at the balloon festival seemed like the right place to chase away the gloomy clouds in their lives.
Tr: Balonların birine bindiklerindeyse kalpleri heyecanla dolmuştu.
En: When they boarded one of the balloons, their hearts filled with excitement.
Tr: Yükseldikçe ayaklarının altındaki dünya küçüklüşüyor, manzara güzelleştikçe Akdeniz'den esen serin rüzgar yüzlerini okşuyordu.
En: As they ascended, the world beneath their feet grew smaller, and the view became more beautiful as the cool breeze from the Mediterranean gently caressed their faces.
Tr: Ayla ilk kez içten bir şekilde güldü.
En: Ayla laughed genuinely for the first time.
Tr: "Bu harika bir yer, abi!" dedi, gözleri parlıyordu.
En: "This place is amazing, brother!" she said, her eyes sparkling.
Tr: Emre, kardeşine yan yan baktı.
En: Emre glanced sideways at his sister.
Tr: Kendilerini yükseklere bakarken buldular.
En: They found themselves looking at greater heights.
Tr: Kalbindeki korkularla yüzleşmeye karar verdi.
En: He decided to face the fears in his heart.
Tr: "Ayla, seni en iyi şekilde büyütmek istiyorum.
En: "Ayla, I want to raise you in the best way I can.
Tr: Belki bazen korkuyorum ama korkmak doğal bir şey.
En: Maybe sometimes I’m scared, but being afraid is natural.
Tr: Seninle burada olmak, bunu anladım.
En: Being here with you, I realized this.
Tr: Birlikteysek ne olursa olsun üstesinden geliriz."
En: As long as we’re together, we can overcome anything."
Tr: Ayla, ağabeyinin elini sıcak bir şekilde sıkıca tuttu.
En: Ayla warmly grasped her brother's hand tightly.
Tr: "Biliyorum abi, sensiz ne yapardım."
En: "I know, brother, what would I do without you?"
Tr: Bu kısa diyaloğun ardından uzun süre sessiz kaldılar.
En: After this brief dialogue, they remained silent for a long time.
Tr: Ama bu sessizlik, daha çok huzur doluydu.
En: But this silence was more filled with peace.
Tr: Balon nazikçe yere indiğinde, Emre’nin kalbinde bir güven vardı.
En: When the balloon gently landed, Emre felt a sense of confidence in his heart.
Tr: Yolun kolay olmadığını biliyordu ama artık umudu vardı.
En: He knew the road wasn’t easy, but now he had hope.
Tr: İkisinin birlikte olduğu sürece hiçbir şeyin onları durduramayacağını hissetti.
En: He felt that as long as they were together, nothing could stop them.
Tr: Ayla'nın neşesi, Emre'ye hayatta devam etmesi için gereken gücü vermişti.
En: Ayla’s joy gave Emre the strength he needed to move forward in life.
Tr: Kurumuş otların arasında ilerlerken, Emre ve Ayla, gökyüzündeki renkli balonlara bakarak yeni bir başlangıç için umut doluydular.
En: As they walked through the dried grass, Emre and Ayla looked at the colorful balloons in the sky, hopeful for a new beginning.
Tr: Ve bu anı, ömür boyu hatırlayacaklardı.
En: And they would remember this moment for a lifetime.
Tr: Her yeni gün bir umut getirir, diyerek ellerini sımsıkı tutarak eve doğru yürüdüler.
En: Every new day brings hope, they said, holding hands tightly as they walked home.
Vocabulary Words:
- illuminating: aydınlanıyordu
- enchanting: büyüleyici
- peculiar: tuhaf
- scattered: yayılmış
- pounding: hızlı atıyordu
- hesitation: tereddüt
- gloomy: kasvetli
- ascended: yükseldikçe
- breeze: rüzgar
- caressed: okşuyordu
- sparkling: parlıyordu
- glanced: yan yan baktı
- overcome: üstesinden gelmek
- grasped: sıkıca tuttu
- confidence: güven
- dried: kurumuş
- balloon: balon
- festival: festival
- finances: masraflar
- autumn: sonbahar
- genuine: içten
- efforts: çabalar
- appreciated: takdir ediyordu
- landed: indi
- silent: sessiz
- gently: nazikçe
- hopeful: umut doluydu
- memory: anı
- dialogue: diyalog
- deserve: hakkımız
Informazioni
Autore | FluentFiction.org |
Organizzazione | Kameron Kilchrist |
Sito | www.fluentfiction.org |
Tag |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company