Rescue, Romance, and a Fire Alarm: A Summer Tale in Istanbul
Scarica e ascolta ovunque
Scarica i tuoi episodi preferiti e goditi l'ascolto, ovunque tu sia! Iscriviti o accedi ora per ascoltare offline.
Rescue, Romance, and a Fire Alarm: A Summer Tale in Istanbul
Questa è una trascrizione generata automaticamente. Si prega di notare che non è garantita la completa accuratezza.
Capitoli
Descrizione
Fluent Fiction - Turkish: Rescue, Romance, and a Fire Alarm: A Summer Tale in Istanbul Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/rescue-romance-and-a-fire-alarm-a-summer-tale-in-istanbul/ Story Transcript: Tr: Ece, lisenin...
mostra di piùFind the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/rescue-romance-and-a-fire-alarm-a-summer-tale-in-istanbul
Story Transcript:
Tr: Ece, lisenin koridorlarında koşturuyordu.
En: Ece was running through the high school corridors.
Tr: Yaz sıcağı dışarıda, İstanbul'un sokaklarını kavuruyordu.
En: The summer heat was scorching the streets of Istanbul outside.
Tr: Ece, sevimli bir sokak kedisinin peşine düşmüştü.
En: Ece had chased after a cute street cat.
Tr: Kediyi okulun içinde gördüğünde gözleri parladı.
En: Her eyes lit up when she saw the cat inside the school.
Tr: Mehmet'in orada olduğuna dair bir düşünce, bir an için onu tedirgin etti.
En: A thought that Mehmet might be there made her anxious for a moment.
Tr: Ama Ece, Mehmet'i etkilemek istiyordu.
En: But Ece wanted to impress Mehmet.
Tr: Kediyi kurtarmak, iyi bir fırsat gibi görünüyordu.
En: Rescuing the cat seemed like a good opportunity.
Tr: Kedi, hızlıca kütüphaneye doğru kaçtı.
En: The cat quickly ran towards the library.
Tr: Ece de onun peşinden.
En: Ece followed it.
Tr: Rafların arasında kaybolan kediyi gören Ece, yüksek bir kitaplık rafına tırmanmaya karar verdi.
En: Seeing the cat disappear among the shelves, Ece decided to climb a tall bookshelf.
Tr: Kitaplık, eskimiş ve sallanan bir şeydi.
En: The bookshelf was old and wobbly.
Tr: Bu işin zor olduğunu biliyordu ama başka çaresi yoktu.
En: She knew it was a difficult task, but she had no other choice.
Tr: Tam o sırada, Mehmet de orada belirdi.
En: Just then, Mehmet appeared there too.
Tr: Ece, Mehmet'in bakışlarını üzerinde hissetti ve bu onun cesaretini artırdı.
En: Ece felt Mehmet's eyes on her, which boosted her confidence.
Tr: Ama acele edince, elini yanlış bir yere koydu.
En: But in her haste, she put her hand in the wrong place.
Tr: Yanlışlıkla yangın alarmının düğmesine bastı.
En: She accidentally pressed the fire alarm button.
Tr: Aniden, okulun her yeri yüksek sesle çalan alarmın sesiyle doldu.
En: Suddenly, the entire school was filled with the loud sound of the alarm.
Tr: Öğrenciler ve öğretmenler panik halinde dışarı çıkmaya başladı.
En: Students and teachers started evacuating in panic.
Tr: Ece, kitaplığın tepesinde, kedi kucaklamış halde kalakaldı.
En: Ece was stranded at the top of the bookshelf, holding the cat.
Tr: Tüm gözler onun üzerindeydi.
En: All eyes were on her.
Tr: Bazıları gülüyordu, bazıları ise şaşkınlıkla izliyordu.
En: Some were laughing, while others watched in astonishment.
Tr: Mehmet, herkes dışarı koşarken arkasını dönmedi.
En: While everyone else ran outside, Mehmet didn't turn around.
Tr: Bunun yerine, Ece'ye yardım etmek için yanına geldi.
En: Instead, he came over to help Ece.
Tr: "Ece, tut!
En: "Ece, hold on!
Tr: Ben seni indiririm," dedi Mehmet, sakin bir sesle.
En: I will help you down," Mehmet said in a calm voice.
Tr: Ece, biraz utangaç ama aynı zamanda minnettardı.
En: Ece felt a bit shy but also grateful.
Tr: Mehmet, ona elini uzattı, ve yavaşça aşağıya inmelerine yardım etti.
En: Mehmet reached out to her, helping her slowly climb down.
Tr: Aşağı indiğinde, ikisi de uzun süre boyunca güldüler.
En: Once down, the two of them laughed for a long time.
Tr: Yangın alarmı hala çalıyordu ama ikisi için dünya durdu.
En: The fire alarm was still blaring, but for them, the world had stopped.
Tr: Bu karmaşık ve komik durumu paylaştılar.
En: They shared this complicated and funny situation.
Tr: Mehmet'in yardımseverliği, Ece'ye güven verdi.
En: Mehmet's helpfulness gave Ece confidence.
Tr: "Ece, kediye bak!
En: "Ece, look at the cat!
Tr: Ne kadar tatlı," dedi Mehmet.
En: How sweet it is," Mehmet said.
Tr: Ece, kediyi okşadı ve kendine olan güvenini biraz daha artırdı.
En: Ece petted the cat and felt a bit more confident.
Tr: "Teşekkürler Mehmet.
En: "Thank you, Mehmet.
Tr: Şu an gerçekten utandım ama senin yardımınla her şey daha iyi."
En: I’m really embarrassed right now, but everything is better with your help."
Tr: Mehmet gülümseyerek, "Önemli değil, Ece.
En: Mehmet smiled and said, "It's no big deal, Ece.
Tr: Gerçekten etkilemek istiyorsan, bunu zaten başardın," dedi.
En: If you really wanted to impress me, you've already succeeded."
Tr: Ece, o an kendisi olmanın yeterli olduğunu anladı.
En: At that moment, Ece realized that being herself was enough.
Tr: Sahip olduğu kalbin, olduğu gibi değerli olduğunu öğrendi.
En: She learned that her heart, as it was, was valuable.
Tr: Yaz sıcağının ortasında, İstanbul'un kalabalığında, iki genç birbirlerine biraz daha yakınlaştı.
En: In the middle of the summer heat, among the crowds of Istanbul, two young people grew a bit closer.
Tr: Yangın alarmı sonunda sustu, ama Ece ve Mehmet’in dostluğu yeni başladı.
En: The fire alarm finally stopped, but Ece and Mehmet's friendship had just begun.
Tr: Ece artık sahte bir cesaret maskesi takmasına gerek olmadığını biliyordu.
En: Ece knew she no longer needed to wear a mask of false bravery.
Tr: Kendisi, olduğu gibi, zaten Mehmet için etkileyiciydi.
En: Who she was, just as she was, already impressed Mehmet.
Tr: Ve böylece, o telaşlı yaz günü, Ece hem bir kedi kurtardı hem de yeni bir arkadaş kazandı.
En: And so, on that hectic summer day, Ece not only rescued a cat but also gained a new friend.
Tr: Okulun koridorları yine dolarken, Ece içten bir gülümsemeyle hayatına devam etti.
En: As the school corridors filled up again, Ece continued with her life with a sincere smile.
Tr: Mehmet'le birlikte, her şeyin daha güzel olacağını biliyordu.
En: She knew that with Mehmet, everything would be better.
Vocabulary Words:
- corridors: koridorlar
- scorching: kavuruyordu
- chased: peşine düşmüştü
- anxious: tedirgin
- impress: etkilemek
- rescuing: kurtarmak
- opportunity: fırsat
- wobbly: sallanan
- task: iş
- appeared: belirdi
- boosted: artırdı
- haste: acele
- pressed: bastı
- evacuating: dışarı çıkmaya
- stranded: kalakaldı
- astonishment: şaşkınlık
- calm: sakin
- grateful: minnettar
- blaring: çalıyordu
- confidence: güven
- sincere: içten
- mask: maske
- false: sahte
- bravery: cesaret
- impressed: etkileyiciydi
- hectic: telaşlı
- rescued: kurtardı
- crowds: kalabalık
- helpfulness: yardımseverliği
- utterly: son derece
Informazioni
Autore | FluentFiction.org |
Organizzazione | Kameron Kilchrist |
Sito | www.fluentfiction.org |
Tag |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company
Commenti