Rekindling Bonds and New Beginnings on Nemrut Dağı
Scarica e ascolta ovunque
Scarica i tuoi episodi preferiti e goditi l'ascolto, ovunque tu sia! Iscriviti o accedi ora per ascoltare offline.
Rekindling Bonds and New Beginnings on Nemrut Dağı
Questa è una trascrizione generata automaticamente. Si prega di notare che non è garantita la completa accuratezza.
Capitoli
Descrizione
Fluent Fiction - Turkish: Rekindling Bonds and New Beginnings on Nemrut Dağı Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.com/tr/episode/2024-11-18-23-34-02-tr Story Transcript: Tr: Nemrut Dağı'nın doruklarında, devasa heykellerin...
mostra di piùFind the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2024-11-18-23-34-02-tr
Story Transcript:
Tr: Nemrut Dağı'nın doruklarında, devasa heykellerin gölgesinde, gün batımının kızıllığı her yeri sarmıştı.
En: At the summit of Nemrut Dağı, under the shadow of colossal statues, the redness of the sunset enveloped everything.
Tr: Emre, uzun yıllar sonra ilk kez bu kadim dağın tepesindeydi.
En: Emre was atop this ancient mountain for the first time in many years.
Tr: Rüzgar, düşen yaprakları hışırdatırken geçmişin yankılarını da beraberinde taşıyordu.
En: As the wind rustled the fallen leaves, it also carried echoes of the past.
Tr: Emre, buranın hâlâ büyüleyici olduğunu düşünüyordu, ama bu kez sadece manzara değil, anılar da kalbini dolduruyordu.
En: Emre thought that this place was still enchanting, but this time, it was not just the scenery but also the memories filling his heart.
Tr: Yıllar önce, buradan Amerika'ya gitmişti.
En: Years ago, he had left here to go to America.
Tr: Eğitim için ülkesini terk ettiğinde, arkasında Aylin ve Mehmet gibi dostlarını bırakmıştı.
En: When he left his country for education, he left behind friends like Aylin and Mehmet.
Tr: Şimdi geri dönmüştü ama kendini yabancı gibi hissediyordu.
En: Now, he had returned, but he felt like a stranger.
Tr: Herkes değişmiş gibiydi.
En: It seemed as if everyone had changed.
Tr: Belki de asıl değişen kendisiydi.
En: Perhaps it was he himself who had changed the most.
Tr: Emre, çocukluk arkadaşlarını yeniden bulmak ve kaybettikleri zamanı telafi etmek istiyordu.
En: Emre wanted to reconnect with his childhood friends and make up for lost time.
Tr: Ama bu, düşündüğünden zor olabilirdi.
En: But this might be more challenging than he thought.
Tr: Aylin, yaşadığı yere sadık kalmış ve yerel mirası korumak için çalışıyordu.
En: Aylin had remained loyal to the place where she lived and was working to preserve the local heritage.
Tr: Onunla buluşmak Emre'nin en büyük isteğiydi çünkü paylaştıkları anılar derindi ve özeldi.
En: Meeting her was Emre's biggest wish because the memories they shared were deep and special.
Tr: Ancak, Mehmet'in de unutulmaz bir yeri vardı.
En: However, Mehmet also held an unforgettable place in his heart.
Tr: O eski günlerde, üçü de birbirlerinden hiç ayrılmamışlardı.
En: In those old days, the three of them had never been apart.
Tr: Gün son bulurken, Aylin ve Mehmet büyük heykellerin arasında belirdi.
En: As the day came to an end, Aylin and Mehmet appeared among the great statues.
Tr: Emre'nin kalbi hızlandı.
En: Emre's heart raced.
Tr: Sohbetleri sokakların adı, yeni kafeler ve eski gelenekler üzerineydi.
En: Their conversation revolved around the names of streets, new cafes, and old traditions.
Tr: Fakat konuşmalarındaki mesafe Emre'yi huzursuz ediyordu.
En: Yet, the distance in their conversations made Emre uneasy.
Tr: O an Emre, dürüstlüğün en iyi yol olduğunu düşündü.
En: At that moment, Emre thought honesty was the best path.
Tr: "Uzun zaman oldu," dedi.
En: "It's been a long time," he said.
Tr: "Sanki çok şey kaçırmışım gibi hissediyorum."
En: "I feel like I've missed out on a lot."
Tr: Aylin nazikçe gülümsedi.
En: Aylin smiled kindly.
Tr: "Hiçbir şey kaçırmadın, Emre.
En: "You haven't missed anything, Emre.
Tr: Sadece sen kendi yolunu buluyordun.
En: You were just finding your own path.
Tr: Herkes kendi yolunda biraz kaybolur."
En: Everyone gets a little lost on their own journey."
Tr: Mehmet ise sessizdi.
En: Mehmet, on the other hand, remained silent.
Tr: Emre'nin dönüşü onu çelişkiye sürüklemişti.
En: Emre's return had thrown him into a dilemma.
Tr: Çünkü yıllardır Aylin'e karşı hissettiklerini saklıyordu.
En: For years, he had been hiding his feelings for Aylin.
Tr: Emre'nin gelişi, o cesareti bulmak için son şans olabilirdi.
En: Emre's arrival might be his last chance to find that courage.
Tr: Önlerindeki manzaraya bakarken, Mehmet içindeki karmaşayı dile getirdi.
En: As they gazed at the view in front of them, Mehmet voiced his inner turmoil.
Tr: "Aylin," dedi, sesinde bir titreme vardı.
En: "Aylin," he said, with a tremor in his voice.
Tr: "Sana bir şey söylemeliyim.
En: "I need to tell you something.
Tr: Yıllardır sakladığım bir şey."
En: Something I've kept hidden for years."
Tr: Aylin şaşırmıştı ama dikkatle dinlemeye hazırdı.
En: Aylin was surprised but ready to listen attentively.
Tr: Tam o sırada, Emre sakin bir şekilde araya girdi, "Mehmet, her şey karşılıklı güvenle daha anlamlı.
En: Just then, Emre intervened calmly, "Mehmet, everything is more meaningful with mutual trust.
Tr: Eğer dostluksa, aşk da böyledir."
En: If it's friendship, so is love."
Tr: Mehmet derin bir nefes alıp devam etti. "Aylin, seni seviyorum.
En: Mehmet took a deep breath and continued, "Aylin, I love you.
Tr: Emre'nin gelişi bana bunu anlatma cesareti verdi.
En: Emre's arrival gave me the courage to tell you this.
Tr: Bilmen gereken buydu."
En: This is what you needed to know."
Tr: Aylin sessizce baktı ona.
En: Aylin looked at him silently.
Tr: Ardından hafifçe gülümsedi ve, "Mehmet, bunu duyduğuma sevindim.
En: Then she smiled slightly and said, "Mehmet, I'm glad to hear that.
Tr: Bunu söylemen için cesaret lazım, ben de ne hissettiğimi keşfedeceğim," dedi.
En: It takes courage to say it; I will also discover what I feel."
Tr: Güneş ufkun ardında kaybolurken, Emre kalbinin hafiflediğini hissetti.
En: As the sun disappeared beyond the horizon, Emre felt his heart lighten.
Tr: Burada, eski dostlarının yanında olması gereken yerin burası olduğunu anladı.
En: Here, beside his old friends, he realized this was where he needed to be.
Tr: Aylin ve Mehmet'le bu paylaşım, kaybettikleri yılları biraz olsun telafi etmişti.
En: This sharing with Aylin and Mehmet somewhat made up for the years they had lost.
Tr: Emre, yeniden bu topraklara daha sık geleceğine söz verdi.
En: Emre promised to return to these lands more frequently.
Tr: Mehmet artık duygularını paylaşabilecek bir cesarete kavuşmuştu.
En: Mehmet had now gained the courage to share his feelings.
Tr: Nemrut Dağı'nın tepesinde sadece üç arkadaş değil, yeni bir başlangıcın hikayesi vardı.
En: At the summit of Nemrut Dağı, there was not just the story of three friends but also a new beginning.
Tr: Geçmişin yankıları yavaşça geleceğe yerini bırakmıştı.
En: The echoes of the past had gradually made way for the future.
Vocabulary Words:
- summit: doruklar
- colossal: devasa
- enveloped: sarmıştı
- ancient: kadim
- rustled: hışırdatırken
- enchanting: büyüleyici
- reconnect: yeniden bulmak
- preserve: korumak
- heritage: miras
- unforgettable: unutulmaz
- dilemma: çelişki
- turmoil: karmaşa
- tremor: titreme
- intervened: araya girdi
- mutual: karşılıklı
- lighten: hafiflemek
- frequently: daha sık
- loyal: sadık
- memories: anılar
- eclipsed: gölgesinde
- landed: taşıyordu
- perhaps: belki
- attentively: dikkatle
- confessed: anlatma
- shimmer: kızıllığı
- heartfelt: kalp hızlandı
- glimpse: baktı
- ventured: devam etti
- anchors: paylaştıkları
- discover: keşfedeceğim
Informazioni
Autore | FluentFiction.org |
Organizzazione | Kameron Kilchrist |
Sito | www.fluentfiction.com |
Tag |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company
Commenti