Mystery Package: Unraveling Secrets in İstanbul
Scarica e ascolta ovunque
Scarica i tuoi episodi preferiti e goditi l'ascolto, ovunque tu sia! Iscriviti o accedi ora per ascoltare offline.
Mystery Package: Unraveling Secrets in İstanbul
Questa è una trascrizione generata automaticamente. Si prega di notare che non è garantita la completa accuratezza.
Capitoli
Descrizione
Fluent Fiction - Turkish: Mystery Package: Unraveling Secrets in İstanbul Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/mystery-package-unraveling-secrets-in-istanbul/ Story Transcript: Tr: Hava soğuktu ve yapraklar turuncu, sarı renklere...
mostra di piùFind the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/mystery-package-unraveling-secrets-in-istanbul
Story Transcript:
Tr: Hava soğuktu ve yapraklar turuncu, sarı renklere bürünmüştü.
En: The weather was cold, and the leaves had turned orange and yellow.
Tr: İstanbul Atatürk Havalimanı, Cumhuriyet Bayramı'nın coşkusuyla donatılmıştı.
En: İstanbul Atatürk Havalimanı was adorned with the excitement of Republic Day.
Tr: Kalabalık oldukça yoğundu, herkes aceleyle bir yerlere yetişmeye çalışıyordu.
En: The crowd was quite dense; everyone was trying to get somewhere in a hurry.
Tr: Yusuf ve Derya terminalde buluşmak üzere sözleşmişlerdi.
En: Yusuf and Derya had agreed to meet at the terminal.
Tr: Yusuf meraklı bakışlarıyla etrafta dolanırken, Derya ona yaklaşıyordu.
En: As Yusuf wandered around with curious glances, Derya was approaching him.
Tr: "Yusuf, bu kadar kalabalık beklemiyordum," dedi Derya, çantasını düzelterek.
En: "Yusuf, I didn't expect it to be this crowded," said Derya, adjusting her bag.
Tr: Yusuf gülümseyerek, "Burası İstanbul, ne bekliyordun?" diye cevap verdi.
En: Smiling, Yusuf replied, "This is İstanbul, what did you expect?"
Tr: Konuşmaları sırasında ikili birden yanlarındaki bankta sahipsiz bir paket gördüler.
En: In the midst of their conversation, they suddenly noticed an unattended package on the bench next to them.
Tr: Üzerinde hiçbir işaret yoktu, sadece bir anahtar çıkıyordu içinden.
En: It had no markings, only a key emerging from it.
Tr: "Bu da ne böyle?" diye sordu Yusuf, paketi inceledikten sonra.
En: "What is this?" asked Yusuf, after examining the package.
Tr: Derya temkinliydi.
En: Derya was cautious.
Tr: "Yusuf, bu tehlikeli olabilir.
En: "Yusuf, this could be dangerous.
Tr: İçeriğini bilmeden bir şey yapmamalıyız."
En: We shouldn't do anything without knowing its contents."
Tr: Yusuf paketi kurcalarken, güvenliğe göz kulak olmak için Derya etrafa baktı.
En: While Yusuf fiddled with the package, Derya looked around to keep an eye out for security.
Tr: Bir yandan da neler olabileceğini düşünüyordu.
En: She was also thinking about what might happen.
Tr: "Bir fikrim var," dedi Yusuf.
En: "I have an idea," said Yusuf.
Tr: "Havalimanının kayıp eşya bölümüne gidelim.
En: "Let's go to the lost and found section of the airport.
Tr: Belki bir ipucu buluruz."
En: Maybe we'll find a clue."
Tr: Derya biraz tereddüt etti ama mantıklı geldiği için Yusuf'a katıldı.
En: Derya hesitated a bit, but since it made sense, she agreed with Yusuf.
Tr: Yavaş yavaş kayıp eşya bölümüne doğru ilerlediler.
En: They slowly made their way to the lost and found section.
Tr: Havalimanı çalışanlarından biri onları karşılayıp yardım etmeye çalıştı.
En: One of the airport staff met them and tried to help.
Tr: Yusuf paketi ve anahtarı gösterdi.
En: Yusuf showed the package and the key.
Tr: "Bu birinin düşürdüğü bir şey olabilir mi?" diye sordu.
En: "Could this be something someone dropped?" he asked.
Tr: Çalışan kafasını salladı.
En: The staff member shook his head.
Tr: "Bu anahtar daha önce hiç burada görülmedi," dedi.
En: "This key has never been seen here before," he said.
Tr: Yusuf'un gözleri parladı.
En: Yusuf's eyes lit up.
Tr: "Bir yerlerde daha fazla bilgi olmalı," dedi inançla.
En: "There must be more information somewhere," he said confidently.
Tr: Derya mantıklı düşünerek, güvenlik kameralarının incelenebileceğini önerdi.
En: Thinking logically, Derya suggested that the surveillance cameras could be reviewed.
Tr: Güvenlik odasına gitmek için izin aldılar.
En: They got permission to go to the security room.
Tr: Ekranlardan birinde, birkaç saat önce paketi bırakan biri görüldü.
En: On one of the screens, someone was seen leaving the package a few hours earlier.
Tr: Kişi hızla bir kabine doğru gidiyordu.
En: The person was quickly heading towards a cabin.
Tr: Derya, "O kabin acaba nerede?" diye düşündü.
En: Derya wondered, "Where might that cabin be?"
Tr: Sonunda, Yusuf'un dikkatli soruşturması ve Derya'nın analiz yeteneğiyle kabini tespit ettiler.
En: Finally, with Yusuf's careful investigation and Derya's analytical skills, they identified the cabin.
Tr: Anahtarla kilidi açınca, bazı önemli belgeler ve farklı ipuçları buldular.
En: When they opened the lock with the key, they found some important documents and different clues.
Tr: Beklemedikleri bir planın parçalarıydı bunlar.
En: These were pieces of an unexpected plan.
Tr: Yusuf ve Derya bulduklarını yetkililere teslim ettiler.
En: Yusuf and Derya handed over what they found to the authorities.
Tr: Muhtemel bir tehlikeyi önlemişlerdi.
En: They had prevented a possible danger.
Tr: Polis onları tebrik ederken Derya rahat bir nefes aldı.
En: While the police congratulated them, Derya took a sigh of relief.
Tr: "İlginç bir macera oldu," dedi Derya, Yusuf'a bakarak.
En: "It was an interesting adventure," said Derya, looking at Yusuf.
Tr: Yusuf ise düşünceliydi.
En: Yusuf, however, was thoughtful.
Tr: "Gerçekten," dedi, "ama seni dinlemeseydim bu kadar temiz bir sonuç alamazdık."
En: "Indeed," he said, "but if I hadn't listened to you, we wouldn't have had such a clean result."
Tr: İkisi de tecrübelerinden ders almışlardı.
En: Both had learned lessons from their experiences.
Tr: Yusuf artık daha dikkatli olmaya karar verdi.
En: Yusuf decided to be more careful from now on.
Tr: Derya ise bazen macera peşinde koşmanın kötü bir şey olmadığını öğrendi.
En: Derya realized that sometimes chasing an adventure wasn't a bad thing.
Tr: Cumhuriyet Bayramı'na doğru, İstanbul'un huzurlu ve coşkulu atmosferinde, bu beklenmedik olay iki yabancıyı medeni bir dostluğa dönüştürmüştü.
En: Leading up to Republic Day, in the peaceful and jubilant atmosphere of İstanbul, this unexpected event transformed two strangers into a civil friendship.
Tr: Yusuf'un elinde harika bir hikaye vardı, Derya'nın ise yeni bir arkadaş.
En: Yusuf had a great story in his hands, and Derya had a new friend.
Vocabulary Words:
- adorned: donatılmış
- dense: yoğun
- unattended: sahipsiz
- examining: incelemek
- cautious: temkinli
- fiddled: kurcalamak
- surveillance: güvenlik
- cameras: kameralar
- screens: ekranlar
- cabin: kabin
- identified: tespit etmek
- investigation: soruşturma
- analytical: analiz
- documents: belgeler
- clues: ipucu
- authorities: yetkililer
- prevented: önlemek
- sigh: rahat bir nefes
- adventure: macera
- thoughtful: düşünceli
- lesson: ders
- experience: tecrübe
- careful: dikkatli
- chasing: peşinde koşmak
- jubilation: coşku
- peaceful: huzurlu
- transformed: dönüştürmek
- strangers: yabancılar
- civil: medeni
- friendship: dostluk
Informazioni
Autore | FluentFiction.org |
Organizzazione | Kameron Kilchrist |
Sito | www.fluentfiction.org |
Tag |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company