Morning Crossroads: A Tale of Unexpected Connections
Scarica e ascolta ovunque
Scarica i tuoi episodi preferiti e goditi l'ascolto, ovunque tu sia! Iscriviti o accedi ora per ascoltare offline.
Morning Crossroads: A Tale of Unexpected Connections
Questa è una trascrizione generata automaticamente. Si prega di notare che non è garantita la completa accuratezza.
Capitoli
Descrizione
Fluent Fiction - Turkish: Morning Crossroads: A Tale of Unexpected Connections Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/morning-crossroads-a-tale-of-unexpected-connections/ Story Transcript: Tr: Güneş yavaşça doğarken, Boğaziçi Köprüsü’nde koşan...
mostra di piùFind the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/morning-crossroads-a-tale-of-unexpected-connections
Story Transcript:
Tr: Güneş yavaşça doğarken, Boğaziçi Köprüsü’nde koşan Elif, kalbinin hızla attığını hissediyordu.
En: As the sun rose slowly, Elif, running on the Bosphorus Bridge, could feel her heart racing.
Tr: Sabahın sessizliği ona huzur veriyordu.
En: The morning silence brought her peace.
Tr: Yaz mevsimi olduğu için hava ılıktı ve İstanbul yavaşça uyanıyordu.
En: Since it was summer, the weather was mild, and Istanbul was waking up gradually.
Tr: O sabah, hayatının değişeceğinden habersizdi.
En: That morning, she was unaware her life was about to change.
Tr: Kerem de aynı saatte köprüdeydi.
En: Kerem was on the bridge at the same time.
Tr: Sabah koşuları onun için birer kaçıştı.
En: Morning runs were an escape for him.
Tr: Stres dolu iş hayatından bir nebze olsun uzaklaşmak ona iyi geliyordu.
En: It felt good to get away, even if just a bit, from his stressful work life.
Tr: Koşarken karşılaştılar.
En: They crossed paths while running.
Tr: İlk başta göz göze geldiler, sonra birbirlerini selamladılar.
En: At first, they made eye contact, then greeted each other.
Tr: İkisi de her sabah burada karşılaşıyorlardı ama bu kez farklı bir şeyler hissettiler.
En: They met there every morning, but this time they felt something different.
Tr: Bir bağ oluştu aralarında, fark etmeseler de.
En: A connection formed between them, even if they didn’t realize it.
Tr: Aylin, Elif ve Kerem’in ortak arkadaşıydı. Çok meşgul ama her zaman destekleyici ve sevgi doluydu.
En: Aylin was a mutual friend of both Elif and Kerem. Very busy but always supportive and loving.
Tr: Bir gün Aylin, Elif'e: “Kerem’i tanımak ister misin?” diye sordu.
En: One day, Aylin asked Elif, "Would you like to meet Kerem?"
Tr: Elif kendine güveni olmayan bir yazardı.
En: Elif was a writer lacking self-confidence.
Tr: Yazdığı hikayeleri beğenmiyor, kimseye göstermekten çekiniyordu.
En: She didn’t like her own stories and was hesitant to show them to anyone.
Tr: Fakat Aylin'in önerisiyle cesaret buldu ve kabul etti.
En: However, Aylin's suggestion gave her the courage, and she accepted.
Tr: Elif ve Kerem, bir sabah koşusundan sonra kahve içmeye karar verdiler.
En: Elif and Kerem decided to have coffee after a morning run.
Tr: Ağır adımlarla köprüden çıkıp, deniz kenarındaki bir kafeye gittiler.
En: They walked slowly off the bridge to a café by the sea.
Tr: Sohbet etmeye başladılar.
En: They started talking.
Tr: İlk başta biraz çekingen davransalar da, zamanla rahatladılar.
En: At first, they were a bit shy, but gradually they opened up.
Tr: Kerem, işte ne kadar yoğun olduğunu ve stresini anlattı.
En: Kerem talked about how intense and stressful his work was.
Tr: Elif ise yazma konusundaki endişelerini paylaştı.
En: Elif shared her worries about writing.
Tr: Günler geçti ve Elif, yavaş yavaş Kerem’e açılmaya başladı.
En: Days passed, and Elif gradually began to open up to Kerem.
Tr: Kerem de iş hayatını dengelemek adına Elif ile daha çok vakit geçirmek için planlar yapıyordu.
En: Kerem, too, started making plans to spend more time with Elif to balance his work life.
Tr: Bir sabah koşusundan sonra, Elif cesaretini topladı ve Kerem’e son yazdığı hikayeyi gösterdi.
En: After a morning run, Elif mustered up the courage and showed Kerem the last story she had written.
Tr: Elif, kalemiyle duygularını ifade ederken bir yandan da korkularından kurtulmak istiyordu.
En: She wanted to use her pen to express her feelings while also trying to overcome her fears.
Tr: Hikayeyi Kerem’e uzattığında elleri titriyordu.
En: When she handed the story to Kerem, her hands were trembling.
Tr: Kerem dikkatlice hikayeyi okudu.
En: Kerem read the story carefully.
Tr: Gözlerinde bir parıltı belirdi ve Elif'e dönerek: “Bu harika! Bu hikayeyi yayımlamalısın,” dedi.
En: A sparkle appeared in his eyes, and he turned to Elif, saying, “This is wonderful! You should publish this story.”
Tr: Elif, o an için hem şaşkın hem de mutluydu.
En: At that moment, Elif was both surprised and happy.
Tr: Kerem'in sözleri ona müthiş bir güven verdi.
En: Kerem’s words gave her incredible confidence.
Tr: Elif, yazma konusundaki korkularını yenmeye başladı ve daha çok eser üretmeye karar verdi.
En: Elif began to overcome her fears about writing and decided to produce more works.
Tr: Bu süreçte, Elif ve Kerem’in ilişkisi de güçlendi.
En: During this process, the relationship between Elif and Kerem also strengthened.
Tr: Birbirlerine destek oldular, hayallerini ve hedeflerini paylaştılar.
En: They supported each other, shared their dreams and goals.
Tr: Kerem, iş hayatına daha farklı bir perspektiften bakmaya başladı ve Elif ona bu konuda yardımcı oldu.
En: Kerem started to see his work life from a different perspective, and Elif helped him in this regard.
Tr: Sonunda, Elif’in yazıları yayımlandı ve büyük ilgi gördü.
En: In the end, Elif’s writings were published and received great interest.
Tr: Artık kendine güvenen bir yazardı.
En: She was now a confident writer.
Tr: Kerem ise iş ve özel hayatını dengeleyerek mutlu bir hayat sürdürüyordu.
En: Kerem, on the other hand, balanced his work and personal life, leading a happy life.
Tr: İstanbul’un her sabah doğan güneşi gibi, onların da hayatları yeniden doğmuştu.
En: Like the sun that rose over Istanbul every morning, their lives were reborn.
Tr: Elif ve Kerem, birbirine destek oldular ve birlikte büyüdüler.
En: Elif and Kerem supported each other and grew together.
Tr: İşte, Boğaziçi Köprüsü’nün o sabah doğan güneşi, iki insanın hayatını aydınlattı.
En: And thus, the sun rising over the Bosphorus Bridge that morning illuminated the lives of two people.
Vocabulary Words:
- rose: doğdu
- silence: sessizlik
- mild: ılık
- gradually: yavaşça
- unaware: habersiz
- racing: hızla attığını
- escape: kaçış
- greeted: selamladılar
- mutual: ortak
- self-confidence: kendine güven
- lacking: olmayan
- hesitant: çekingen
- shy: çekingen
- intense: yoğun
- overcome: aşmak
- mustered: topladı
- trembling: titriyordu
- sparkle: parıltı
- published: yayımlandı
- confident: kendine güvenen
- balance: dengelemek
- perspective: perspektif
- strengthened: güçlendi
- supportive: destekleyici
- reappeared: bir daha belirdi
- submission: teslim
- stressed: stresli
- cafeteria: kafe
- incredible: inanılmaz
- awareness: farkındalık
Informazioni
Autore | FluentFiction.org |
Organizzazione | Kameron Kilchrist |
Sito | www.fluentfiction.org |
Tag |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company