Trascritto

Harvest of Dreams: Sibling Bond and Vineyard Legacy

16 set 2024 · 17 min.
Harvest of Dreams: Sibling Bond and Vineyard Legacy
Capitoli

01 · Main Story

1 min. 46 sec.

02 · Vocabulary Words

13 min. 18 sec.

Descrizione

Fluent Fiction - Turkish: Harvest of Dreams: Sibling Bond and Vineyard Legacy Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/harvest-of-dreams-sibling-bond-and-vineyard-legacy/ Story Transcript: Tr: Anadolu'nun sessiz bir köyünde, bağbozumu...

mostra di più
Fluent Fiction - Turkish: Harvest of Dreams: Sibling Bond and Vineyard Legacy
Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/harvest-of-dreams-sibling-bond-and-vineyard-legacy

Story Transcript:

Tr: Anadolu'nun sessiz bir köyünde, bağbozumu zamanı yaklaşmıştı.
En: In a quiet village in Anatolia, the time for grape harvest was approaching.

Tr: Dalları üzüm salkımlarıyla dolu, yeşil ile sarı arasında değişen bir manzarayla örtülüydü bağlar.
En: The vineyards were draped in a landscape fluctuating between green and yellow, with branches laden with bunches of grapes.

Tr: Bu köyde, Elif ve kardeşi Kerem, eski bir gelenek olan bağ işlerini sürdürmekle yükümlüydüler.
En: In this village, Elif and her brother Kerem were tasked with continuing the age-old tradition of vineyard work.

Tr: Elif, yirmilerinin sonlarında genç bir kadındı.
En: Elif was a young woman in her late twenties.

Tr: Ailesinin mirasını yaşatmak isteyen biri olarak, bu üzümler onun için sadece bir ürün değildi, geçmişin ve geleceğin bağını simgeliyordu.
En: Wanting to preserve her family's legacy, these grapes were not just a product for her; they symbolized the connection between past and future.

Tr: Kerem ise üniversite hayalleri kuran, köyden ayrılmayı düşleyen bir gençti.
En: Kerem, on the other hand, was a young man dreaming of university and contemplating leaving the village.

Tr: Bir sabah, sarı yaprakların yerde halı gibi serildiği bir günde, Elif Kerem'i bağa yardıma çağırdı.
En: One morning, on a day when yellow leaves were spread like a carpet on the ground, Elif called Kerem to help in the vineyard.

Tr: "Kerem, gel kardeşim, işlerimiz çok," dedi.
En: "Kerem, come, my brother, we have a lot of work," she said.

Tr: Kerem tereddüt etti.
En: Kerem hesitated.

Tr: "Ama abla, benim şehirde fırsatlarım var," diye yanıtladı.
En: "But sister, I have opportunities in the city," he replied.

Tr: Elif, bu konuşmaların sıklaştığını biliyordu.
En: Elif knew these conversations were becoming more frequent.

Tr: İçinde bir sıkıntı belirdi ama sorumlu bir abla olarak düşünceli davrandı.
En: She felt a twinge of concern inside but behaved thoughtfully as a responsible sister.

Tr: "Yardım et," dedi, "bağbozumu bitince ne istersen yapmana yardım edeceğim."
En: "Help out," she said, "and once the grape harvest is over, I'll help you do whatever you want."

Tr: Zaman geçtikçe, Elif ve Kerem bağda yan yana çalıştı.
En: As time passed, Elif and Kerem worked side by side in the vineyard.

Tr: Her yaprağın altından sarkan üzümleri topladılar.
En: They picked grapes hanging from underneath each leaf.

Tr: Sesiz bir uyum içinde, bağdaki işlerini yaparken aralarındaki gerginlik azalır gibi oldu.
En: In a silent harmony, the tension between them seemed to lessen as they worked.

Tr: Ancak birden ortalığı karanlık bulutlar sardı ve sert bir rüzgar esmeye başladı.
En: But suddenly, dark clouds enveloped the area, and a strong wind began to blow.

Tr: Gökyüzü griye döndü, yağmur damlaları hızla toprağa düşerek küçük göletler oluşturdu.
En: The sky turned gray, with raindrops falling rapidly to form small puddles on the ground.

Tr: Başladığında hafif sırılsıklam olmuşlardı.
En: By the onset, they were slightly drenched.

Tr: Fırtına kuvvetlendi, üzümleri neredeyse heba edecek kadar şiddetliydi.
En: The storm intensified, nearly severe enough to ravage the grapes.

Tr: Paniklemek yerine, Elif ve Kerem bir araya gelip kalbinde büyük saygı ve umutla bağa sarıldı.
En: Instead of panicking, Elif and Kerem united, embracing the vineyard with deep respect and hope in their hearts.

Tr: Kırılan dalları desteklediler, zarar gelmemesi için tüm güçleriyle çalıştılar.
En: They supported the broken branches, working with all their might to prevent any damage.

Tr: Fırtına durduğunda, bağ biraz zarar görmüştü ama önemli bir kısmı kurtarılmıştı.
En: When the storm subsided, the vineyard had suffered some damage but was largely saved.

Tr: Elif, Kerem’e minnetle baktı.
En: Elif looked at Kerem with gratitude.

Tr: "Birlikte başardık," dedi.
En: "We did it together," she said.

Tr: Kerem ise bu anın değerini hissetti.
En: Kerem felt the significance of the moment.

Tr: "Bir yıl daha burada kalıp ailemize hizmet edeceğim, abla," dedi.
En: "I’ll stay here for another year to serve our family, sister," he said.

Tr: Elif, Kerem’in kararına sevindi ama onu gerçekten desteklemek istedi.
En: Elif was pleased with Kerem's decision but truly wanted to support him.

Tr: Bunu Kerem’in gözlerinde anladı.
En: She understood this from the look in Kerem's eyes.

Tr: "Sonra," dedi Elif, "kendine yeni bir yol çiz."
En: "Afterwards," Elif said, "forge a new path for yourself."

Tr: Ve ilk kez, Elif kardeşinin hayallerine izin vermenin hafifliğini hissetti, Kerem ise evin gerçek değerini anladı.
En: And for the first time, Elif felt the relief of allowing her brother to pursue his dreams, while Kerem recognized the true value of home.

Tr: Köydeki üzüm bağları, yılın kalan zamanı yine yeşile büründü.
En: The vineyards in the village turned green again for the rest of the year.

Tr: Gelecek yıl için umut dolu olan Elif ve Kerem, akşam güneşinin kızıllığında bağlarını izlediler.
En: Filled with hope for the coming year, Elif and Kerem watched their vineyards in the crimson glow of the evening sun.

Tr: Artık hem Elif geleneklerine bağlı kalmaya, hem de Kerem hayallerine ulaşmaya hazırdı.
En: Now, both Elif was ready to stay loyal to traditions, and Kerem was ready to reach for his dreams.

Tr: Bu köyde, bağlar yalnızca üzüm yetiştirmiyordu, iki kardeşin kaderlerini de örüyordu.
En: In this village, the vineyards were not just growing grapes; they were weaving the destinies of two siblings.


Vocabulary Words:
  • vineyard: bağ
  • harvest: bağbozumu
  • landscape: manzara
  • laden: dolu
  • bunches: salkımlar
  • tasked: yükümlü
  • preserve: yaşatmak
  • legacy: miras
  • symbolized: simgeliyordu
  • twinge: sıkıntı
  • concern: kaygı
  • thoughtfully: düşünceli
  • contemplating: düşleyen
  • harmony: uyum
  • enveloped: sardı
  • intensified: kuvvetlendi
  • ravage: heba etmek
  • drenched: sırılsıklam
  • united: bir araya gelip
  • respect: saygı
  • supported: desteklediler
  • gratitude: minnet
  • significance: değer
  • forge: çizmek
  • pursue: ulaşmak
  • weaving: örüyordu
  • destinies: kaderler
  • severe: şiddetli
  • subsided: durdu
  • drizzles: çisaymayla
mostra meno
Informazioni
Autore FluentFiction.org
Organizzazione Kameron Kilchrist
Sito www.fluentfiction.org
Tag

Sembra che non tu non abbia alcun episodio attivo

Sfoglia il catalogo di Spreaker per scoprire nuovi contenuti

Corrente

Copertina del podcast

Sembra che non ci sia nessun episodio nella tua coda

Sfoglia il catalogo di Spreaker per scoprire nuovi contenuti

Successivo

Copertina dell'episodio Copertina dell'episodio

Che silenzio che c’è...

È tempo di scoprire nuovi episodi!

Scopri
La tua Libreria
Cerca