Harvest of Dreams: Sibling Bond and Vineyard Legacy
Scarica e ascolta ovunque
Scarica i tuoi episodi preferiti e goditi l'ascolto, ovunque tu sia! Iscriviti o accedi ora per ascoltare offline.
Harvest of Dreams: Sibling Bond and Vineyard Legacy
Questa è una trascrizione generata automaticamente. Si prega di notare che non è garantita la completa accuratezza.
Capitoli
Descrizione
Fluent Fiction - Turkish: Harvest of Dreams: Sibling Bond and Vineyard Legacy Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/harvest-of-dreams-sibling-bond-and-vineyard-legacy/ Story Transcript: Tr: Anadolu'nun sessiz bir köyünde, bağbozumu...
mostra di piùFind the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/harvest-of-dreams-sibling-bond-and-vineyard-legacy
Story Transcript:
Tr: Anadolu'nun sessiz bir köyünde, bağbozumu zamanı yaklaşmıştı.
En: In a quiet village in Anatolia, the time for grape harvest was approaching.
Tr: Dalları üzüm salkımlarıyla dolu, yeşil ile sarı arasında değişen bir manzarayla örtülüydü bağlar.
En: The vineyards were draped in a landscape fluctuating between green and yellow, with branches laden with bunches of grapes.
Tr: Bu köyde, Elif ve kardeşi Kerem, eski bir gelenek olan bağ işlerini sürdürmekle yükümlüydüler.
En: In this village, Elif and her brother Kerem were tasked with continuing the age-old tradition of vineyard work.
Tr: Elif, yirmilerinin sonlarında genç bir kadındı.
En: Elif was a young woman in her late twenties.
Tr: Ailesinin mirasını yaşatmak isteyen biri olarak, bu üzümler onun için sadece bir ürün değildi, geçmişin ve geleceğin bağını simgeliyordu.
En: Wanting to preserve her family's legacy, these grapes were not just a product for her; they symbolized the connection between past and future.
Tr: Kerem ise üniversite hayalleri kuran, köyden ayrılmayı düşleyen bir gençti.
En: Kerem, on the other hand, was a young man dreaming of university and contemplating leaving the village.
Tr: Bir sabah, sarı yaprakların yerde halı gibi serildiği bir günde, Elif Kerem'i bağa yardıma çağırdı.
En: One morning, on a day when yellow leaves were spread like a carpet on the ground, Elif called Kerem to help in the vineyard.
Tr: "Kerem, gel kardeşim, işlerimiz çok," dedi.
En: "Kerem, come, my brother, we have a lot of work," she said.
Tr: Kerem tereddüt etti.
En: Kerem hesitated.
Tr: "Ama abla, benim şehirde fırsatlarım var," diye yanıtladı.
En: "But sister, I have opportunities in the city," he replied.
Tr: Elif, bu konuşmaların sıklaştığını biliyordu.
En: Elif knew these conversations were becoming more frequent.
Tr: İçinde bir sıkıntı belirdi ama sorumlu bir abla olarak düşünceli davrandı.
En: She felt a twinge of concern inside but behaved thoughtfully as a responsible sister.
Tr: "Yardım et," dedi, "bağbozumu bitince ne istersen yapmana yardım edeceğim."
En: "Help out," she said, "and once the grape harvest is over, I'll help you do whatever you want."
Tr: Zaman geçtikçe, Elif ve Kerem bağda yan yana çalıştı.
En: As time passed, Elif and Kerem worked side by side in the vineyard.
Tr: Her yaprağın altından sarkan üzümleri topladılar.
En: They picked grapes hanging from underneath each leaf.
Tr: Sesiz bir uyum içinde, bağdaki işlerini yaparken aralarındaki gerginlik azalır gibi oldu.
En: In a silent harmony, the tension between them seemed to lessen as they worked.
Tr: Ancak birden ortalığı karanlık bulutlar sardı ve sert bir rüzgar esmeye başladı.
En: But suddenly, dark clouds enveloped the area, and a strong wind began to blow.
Tr: Gökyüzü griye döndü, yağmur damlaları hızla toprağa düşerek küçük göletler oluşturdu.
En: The sky turned gray, with raindrops falling rapidly to form small puddles on the ground.
Tr: Başladığında hafif sırılsıklam olmuşlardı.
En: By the onset, they were slightly drenched.
Tr: Fırtına kuvvetlendi, üzümleri neredeyse heba edecek kadar şiddetliydi.
En: The storm intensified, nearly severe enough to ravage the grapes.
Tr: Paniklemek yerine, Elif ve Kerem bir araya gelip kalbinde büyük saygı ve umutla bağa sarıldı.
En: Instead of panicking, Elif and Kerem united, embracing the vineyard with deep respect and hope in their hearts.
Tr: Kırılan dalları desteklediler, zarar gelmemesi için tüm güçleriyle çalıştılar.
En: They supported the broken branches, working with all their might to prevent any damage.
Tr: Fırtına durduğunda, bağ biraz zarar görmüştü ama önemli bir kısmı kurtarılmıştı.
En: When the storm subsided, the vineyard had suffered some damage but was largely saved.
Tr: Elif, Kerem’e minnetle baktı.
En: Elif looked at Kerem with gratitude.
Tr: "Birlikte başardık," dedi.
En: "We did it together," she said.
Tr: Kerem ise bu anın değerini hissetti.
En: Kerem felt the significance of the moment.
Tr: "Bir yıl daha burada kalıp ailemize hizmet edeceğim, abla," dedi.
En: "I’ll stay here for another year to serve our family, sister," he said.
Tr: Elif, Kerem’in kararına sevindi ama onu gerçekten desteklemek istedi.
En: Elif was pleased with Kerem's decision but truly wanted to support him.
Tr: Bunu Kerem’in gözlerinde anladı.
En: She understood this from the look in Kerem's eyes.
Tr: "Sonra," dedi Elif, "kendine yeni bir yol çiz."
En: "Afterwards," Elif said, "forge a new path for yourself."
Tr: Ve ilk kez, Elif kardeşinin hayallerine izin vermenin hafifliğini hissetti, Kerem ise evin gerçek değerini anladı.
En: And for the first time, Elif felt the relief of allowing her brother to pursue his dreams, while Kerem recognized the true value of home.
Tr: Köydeki üzüm bağları, yılın kalan zamanı yine yeşile büründü.
En: The vineyards in the village turned green again for the rest of the year.
Tr: Gelecek yıl için umut dolu olan Elif ve Kerem, akşam güneşinin kızıllığında bağlarını izlediler.
En: Filled with hope for the coming year, Elif and Kerem watched their vineyards in the crimson glow of the evening sun.
Tr: Artık hem Elif geleneklerine bağlı kalmaya, hem de Kerem hayallerine ulaşmaya hazırdı.
En: Now, both Elif was ready to stay loyal to traditions, and Kerem was ready to reach for his dreams.
Tr: Bu köyde, bağlar yalnızca üzüm yetiştirmiyordu, iki kardeşin kaderlerini de örüyordu.
En: In this village, the vineyards were not just growing grapes; they were weaving the destinies of two siblings.
Vocabulary Words:
- vineyard: bağ
- harvest: bağbozumu
- landscape: manzara
- laden: dolu
- bunches: salkımlar
- tasked: yükümlü
- preserve: yaşatmak
- legacy: miras
- symbolized: simgeliyordu
- twinge: sıkıntı
- concern: kaygı
- thoughtfully: düşünceli
- contemplating: düşleyen
- harmony: uyum
- enveloped: sardı
- intensified: kuvvetlendi
- ravage: heba etmek
- drenched: sırılsıklam
- united: bir araya gelip
- respect: saygı
- supported: desteklediler
- gratitude: minnet
- significance: değer
- forge: çizmek
- pursue: ulaşmak
- weaving: örüyordu
- destinies: kaderler
- severe: şiddetli
- subsided: durdu
- drizzles: çisaymayla
Informazioni
Autore | FluentFiction.org |
Organizzazione | Kameron Kilchrist |
Sito | www.fluentfiction.org |
Tag |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company