Capturing Istanbul: A Photographic Journey at Ortaköy Bazaar
Scarica e ascolta ovunque
Scarica i tuoi episodi preferiti e goditi l'ascolto, ovunque tu sia! Iscriviti o accedi ora per ascoltare offline.
Capturing Istanbul: A Photographic Journey at Ortaköy Bazaar
Questa è una trascrizione generata automaticamente. Si prega di notare che non è garantita la completa accuratezza.
Capitoli
Descrizione
Fluent Fiction - Turkish: Capturing Istanbul: A Photographic Journey at Ortaköy Bazaar Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/capturing-istanbul-a-photographic-journey-at-ortakoy-bazaar/ Story Transcript: Tr: Ortaköy Çarşısı'nın sıcak bir yaz...
mostra di piùFind the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/capturing-istanbul-a-photographic-journey-at-ortakoy-bazaar
Story Transcript:
Tr: Ortaköy Çarşısı'nın sıcak bir yaz günüydü.
En: It was a hot summer day at the Ortaköy Bazaar.
Tr: Havada kebap, baharat ve taze ekmek kokuları dolaşıyordu.
En: The air was filled with the smells of kebab, spices, and fresh bread.
Tr: İnsanlar tezgahların etrafında toplanmış, alışveriş yapıyordu.
En: People were gathered around the stalls, shopping.
Tr: İlayda, çarşının renkli atmosferini fotoğraflamak istiyordu.
En: Ilayda wanted to photograph the colorful atmosphere of the bazaar.
Tr: Ama kalabalık onu şaşkına çeviriyordu.
En: But the crowd was overwhelming her.
Tr: Herkes acele ediyordu ve kimse durmuyordu.
En: Everyone was in a hurry, and no one was stopping.
Tr: Birden, kalın sesli bir adam seslendi.
En: Suddenly, a deep-voiced man called out.
Tr: "Afedersiniz! Fotoğraf mı çekiyorsunuz?"
En: "Excuse me! Are you taking photos?"
Tr: Bu Emir'di, elinde not defteri ve kalemiyle.
En: It was Emir, holding a notebook and a pen.
Tr: Gözlüklerinin üzerinden İlayda'ya bakıyordu.
En: He was looking at Ilayda over his glasses.
Tr: "Merhaba, evet," dedi İlayda.
En: "Hello, yes," Ilayda replied.
Tr: "İstanbul'un ruhunu yakalamak istiyorum. Ama çok kalabalık."
En: "I want to capture the spirit of Istanbul. But it's very crowded."
Tr: Emir gülümsedi.
En: Emir smiled.
Tr: "Ben de ilginç hikayeler arıyorum. İkimiz de burada bir şeyler bulabiliriz."
En: "I'm also looking for interesting stories. We might both find something here."
Tr: İkisinin de amacı benzerdi ama yolları farklıydı.
En: Their goals were similar, but their paths were different.
Tr: İlayda en iyi açıları bulmak için yukarı çıkmak istedi ve Emir, hikayelerle dolu bir yer arıyordu.
En: Ilayda wanted to find the best angles by going higher, and Emir was searching for a place full of stories.
Tr: Emir'in aklına bir fikir geldi.
En: Emir had an idea.
Tr: "Çarşının yakınında eski bir bina var," dedi Emir.
En: "There is an old building near the bazaar," said Emir.
Tr: "Tepesine çıkarsak mükemmel bir manzara buluruz."
En: "If we go to the top, we might find a perfect view."
Tr: İlayda başını salladı.
En: Ilayda nodded.
Tr: "Hadi gidelim!"
En: "Let's go!"
Tr: Birlikte dar sokaklardan geçtiler.
En: Together, they passed through narrow streets.
Tr: Binanın girişini bulduklarında, içeri girdiler ve dar merdivenleri tırmandılar.
En: When they found the entrance to the building, they went inside and climbed the narrow stairs.
Tr: Bina eskiydi ve adımları yankılanıyordu.
En: The building was old, and their steps echoed.
Tr: Tepeye vardıklarında, nefes kesen bir manzara onları karşıladı.
En: When they reached the top, a breathtaking view greeted them.
Tr: Boğaz, çarşı ve köprü hepsi bir aradaydı.
En: The Bosphorus, the bazaar, and the bridge were all together.
Tr: İlayda kamerayı çıkardı ve Emir not defterini açtı.
En: Ilayda took out her camera, and Emir opened his notebook.
Tr: İkisi de bu anı doyasıya yaşamak istiyordu.
En: Both wanted to fully experience this moment.
Tr: İlayda fotoğraflarını çekerken, Emir İstanbul'un tarihini anlatıyordu.
En: While Ilayda was taking photos, Emir was talking about the history of Istanbul.
Tr: "Bu noktadan bakınca," dedi Emir, "Geçmiş ve gelecek bir arada."
En: "Looking from this point," said Emir, "the past and the future come together."
Tr: İlayda, kameranın arkasından gülümsedi.
En: Ilayda smiled from behind the camera.
Tr: "Bunu hissettim. Fotoğraflarım anlam kazandı."
En: "I felt that. My photos gained meaning."
Tr: Gün batımına kadar orada kaldılar.
En: They stayed there until sunset.
Tr: O anları birlikte belgelediler.
En: They documented those moments together.
Tr: İlayda fotoğrafladı, Emir yazdı.
En: Ilayda photographed, and Emir wrote.
Tr: Akşam olduğunda, aşağı indiler.
En: By evening, they went down.
Tr: Çarşının ışıkları yanmış, ortam daha da büyülü hale gelmişti.
En: The bazaar's lights had turned on, and the atmosphere had become even more magical.
Tr: Çıkarken, Emir telefonunu İlayda'ya uzattı.
En: As they were leaving, Emir handed his phone to Ilayda.
Tr: "İletişimde kalalım.
En: "Let's keep in touch.
Tr: Belki bir gün daha fazla işbirliği yaparız."
En: Maybe one day we can collaborate more."
Tr: İlayda olumlu bir şekilde başını salladı.
En: Ilayda nodded positively.
Tr: "Evet, bu harika olur."
En: "Yes, that would be great."
Tr: Ortaköy Çarşısı'ndaki o günü unutmadılar.
En: They never forgot that day at Ortaköy Bazaar.
Tr: İlayda paylaşmayı öğrendi. Emir ise yeni bir bakış açısı kazandı.
En: Ilayda learned to share, and Emir gained a new perspective.
Tr: Belki de ikisinin yolları tekrar kesişecekti.
En: Maybe their paths would cross again.
Tr: Ve böylece, iki turist ortak bir tutkuyla buluşmuş, İstanbul'un kalbinde yeni bir hikaye yazmışlardı.
En: And so, two tourists with a shared passion met and wrote a new story in the heart of Istanbul.
Vocabulary Words:
- bazaar: çarşı
- overwhelming: şaşkına çeviren
- stalls: tezgahlar
- capture: yakalamak
- hurry: acele
- entrance: giriş
- breathtaking: nefes kesen
- documented: belgeledi
- magical: büyülü
- collaborate: işbirliği yapmak
- atmosphere: atmosfer
- narrow: dar
- notebook: not defteri
- stairs: merdivenler
- echoed: yankılanıyordu
- view: manzara
- history: tarih
- experience: yaşamak
- paths: yollar
- similar: benzer
- goals: amacı
- meaning: anlam
- shared: paylaştılar
- spirit: ruh
- passion: tutku
- gleam: parıldamak
- background: arka plan
- essence: öz
- perception: algı
- viewpoint: bakış açısı
Informazioni
Autore | FluentFiction.org |
Organizzazione | Kameron Kilchrist |
Sito | www.fluentfiction.org |
Tag |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company