Ferhat Tunç: Kürt aydınları dört parçadaki partilere ulusal birlik için baskı yapmalı

19 dic 2019 · 19 min. 49 sec.
Ferhat Tunç: Kürt aydınları dört parçadaki partilere ulusal birlik için baskı yapmalı
Descrizione

“Kürtlerin birlik ve çözüm arayışı” konulu podcast yazı dizisinin bugünkü konuğu sanatçı Ferhat Tunç. Özgün müziğin tanınan ismi Kürt sanatçı Tunç, hakkındaki davalar ve baskılardan dolayı Almanya’da yaşıyor. Kürtlerin tarihinin...

mostra di più
“Kürtlerin birlik ve çözüm arayışı” konulu podcast yazı dizisinin bugünkü konuğu sanatçı Ferhat Tunç. Özgün müziğin tanınan ismi Kürt sanatçı Tunç, hakkındaki davalar ve baskılardan dolayı Almanya’da yaşıyor. Kürtlerin tarihinin katliamlarla dolu olduğunu söyleyen Ferhat Tunç, “Acılarda bile ortaklaşamadık” sözüyle Kürtler arasındaki parçalanmışlığı özetliyor. Sanatçı Ferhat Tunç, Türkiye’nin mevcut iktidarından oldukça umutsuz, “Kötülüğün zirveleştiği ve giderek, deyim yerindeyse, 1940’ların Almanya’sını aratmayan bir iktidardan bahsediyoruz” diyor.

Kürtlerin şu anda içinde bulunduğu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Suriye, Türkiye, Irak ve İran’da Kürtler öteden beri egemen güçlerin pazarlıklarına kurban edilmek istenir. Son günlerde de bu politikaların daha kirli hal aldığı görülüyor. Bu güçler, Kürtleri dört parçada baskı ve daha sert saldırılar altında tutmak istiyor. ABD, Suriye’de askerlerini çekmekle aslında saldırıların önünü açmış oldu. Türkiye’nin başlattığı operasyonlar da bunun bir boyutu oldu. Kürtler Ortadoğu’da istikrarı, huzuru sağlıyor ve kendi topraklarında demokratik bir sistemde yaşamak istiyor. Başka ne yapmak istesin ki? Ayrıca IŞİD gibi karanlık bir örgütü, sadece bölgede değil, dünyada etkisiz kılacak mücadele yürüttü, hala yürütüyorlar. Ne var ki, Dünya’nın bir bakıma borçlu olduğu Kürtler, yine egemen güçlerin pazarlıklarının sonucu hedef alınıyor. Çünkü Ortadoğu’da barışın, istikrarın ancak Kürtlerle olacağını biliyorlar ama bunu istemiyorlar. Türkiye ise kaostan beslenen bu emperyalist politikanın aleti oluyor. Kendisi için tehdit içermeyen, dahası aslında her türlü müzakereye açık, Kürt güçlerine saldırarak, kendi yanlış politikalarının ardından sürüklenen ülke durumda. Avrupalı birçok devlet ve kamuoyu için şu andaki bölgedeki karmaşada en meşru güç olarak Kürtler görünüyor. Kürtler olmadan Ortadoğu’nun kaostan kurtulamayacağını biliyorlar. Kürtlerin, kendilerini de korkutan, endişeye sevk eden IŞİD’i bitirebileceğinin farkındalar. Kürtler, demokratik çağdaş yapıya sahip, bu pozitif durumun farkındalar ve bunu görüyorlar.

AKP/MHP hükümeti terörize etmek için elinden geleni yapsa da, Kürtlerin dünyadaki meşruiyeti artmış durumda. Dünyanın saygınlığı önemli ama yeterli değil. Zafer yine bölgedeki halkların elinde.

Peki, Kürtler ne yapmalı?

Kürtleri uluslararası arenada güçlü kılacak konu, ulusal birliktir. Ulusal birlik sağlanırsa, Kürtler çok daha güçlü ve saygın konuma kavuşmuş olacaklardır. Ortadoğu’da 40 milyon nüfusa sahip halk olarak Kürtler, kendi kaderlerini belirleme, güç ve iradesine her zamandan bugün çok daha güçlü bir şekilde sahipler. Hiçbir devlet bu gerçeği görmezden gelemiyor, bunu böyle gördüğü için de farklı arayışlar içerisine giriyor, yanlış politikalar geliştiriyor. Bu da halklar arasında çok ağır tahribatların ortaya çıkmasını beraberinde getiriyor. AKP bunun farkında ve Rojava’daki demokratik gelişmenin Türkiye’deki Kürtleri etkilemesinden korkuyor. Çok yersiz ve anlamsız bir korku ama AKP bu korkuyu politik bir argüman haline getirmiş durumda. Bugün Kürt halkının iradesine saldırıyor. Belediyelere kayyım atamasıyla bu iradeyi tanımıyor. Kürtler demokrasi istiyor. Kimsenin toprağına, hakkına el uzatmıyor, iradesine saygı gösterilmesini istiyor.

Kürtler dört ayrı parçada yaşıyor ve aynı zamanda farklı parti ve ideolojik yapılara sahipler. Sizce Kürtleri temsil eden parti ve kurumların ulusal birliğin sağlaması için ne yapması gerekiyor ve siz bu birliğin olabileceğine inanıyor musunuz?

Dört farklı parçada farklı anlayışlar olabilir, farklı yönetim anlayışları normal ama bence uluslararası güç haline gidecek yol, uluslararası birlikten geçiyor. Kürtlerin, kendi aralarındaki her türlü farklı düşüncelerini bir tarafa bırakmaları gerekir. Dünyanın da beklediği bu, Kürtlerden yana en birincil beklentisi bu yönde. Kürtlerin bu birliği sağlanması gerekir.

Hem Kürtleri temsil eden partiler arasında, hem de Kürtler arasında ciddi bir iletişim sorunu yaşanıyor. Kürt aydınları, sanatçıları sıcak iletişimi sağlamak zorundalar. Önce kendi aralarında iletişimi sağlarlarsa, doğru olanı hızlı şekilde almış alırlar. Bu iletişim kopukluğu öteden beri sorun olarak hep karşımıza çıktı.

Kürtlerin bir tarihi var ve bu tarih katliamlar tarihidir. Acıların yaşandığı bu tarihte bile ortaklaşamıyoruz. Bunu aşmak lazım. Bunun için ulusal birlik elzemdir. Bu tartışmaların nihayete kavuşması gerekir. Bu anlamda sanatçılar, Kürt aydınları, bulundukları her parçada halkı temsil eden partiler üzerinde baskı kurabilir, bu tartışmaların daha güncel hale gelmesi konusunda yoğunlaşabilirler.

AKP-MHP ittifakının yaşandığı bir süreçte, Türkiye’de siyaset Kürtler için bir gelecek vaat ediyor mu?

Türkiye’de yerel ve genel seçimler artık göstermelik hale geldi. Seçilen vekil tutuklanıyor, belediyeye kayyım atanıyor. Türkiye’de Kürtler açısından böyle bir tablo var. Siyasi partiler özellikle sistem dışı partiler sadece halkı temsil eder. HDP de halka yaslanan bir parti ve onun temsilcilerini baskı altında tutmak, görevden almak, tutuklamak, halkın iradesini açık açık hiçe saymaktır. Bu da demokrasinin temel karakterini sarsıyor. Mevcut durum herkes için gelecek vaat edecek pozisyon olmaktan çoktan çıktı. AKP kendi seçmeni için de bir şey vaat edemez durumda artık. Artık toplumun lehine söyleyecek ve yapacak bir şeyi kalmadı. Kaostan, kutuplaşmadan, savaştan beslenen bir iktidar varlığını korudukça, Kürdünden emekçisine, kadınından gencine kadar kimsenin geleceği garantide olmaz. Siyaset Kürtler açısından böyle karanlık bir tablo ama ısrarcı olmak, kazanılmış olan mevzilerin korunması Kürtlerin aleyhine değil lehine bir durumdur. Bu mevzilerin kazanılması çok kolay değil. 30-40 yıllık tarih bunu bize gösterdi. Bugün de bunu istiyorlar. HDP, sadece Kürtler için umudu haline gelmiş bir parti değil, Türkiye’de demokratik muhalefetten yana tavır olan çok geniş halk kesimlerinin de umudu haline gelmiş bir partidir.

Bu anlamda siz HDP’nin mecliste kalma kararını doğru mu buluyorsunuz?

Meclisten çıkarsa, meclis kadar daha güçlü bir zemin bulamayacaktır. Onun yerine ne koyacaktır? Bunu düşünmek lazım. Kötü de olsa bugünkü koşullarda mecliste varlığını sürdürmesi lazım. Erken seçim talebi de önemli seçenek. Sadece HDP’yi değil, diğer muhalefet partilerini de dâhil edecek bir sürece dönüşebilir. Mevcut iktidar bugün ittifaklara dayanarak varlığını sürdürür durumda, kendi gücünü korumaya çalışıyor ama bence hükümet dağılmıştır. Fiilen böyle bir durum yaşanıyor. AKP, zorla, baskı ve şiddetle bu süreci uzatmaya çalışıyor. Bu mevziler kolay kazanılmadı ve mutlaka HDP mecliste olmalı. Eksikleri vardır belki, bunu toplumda görüyor, tartışıyor. Daha aktif pozisyonda olmalı, bu sürece daha güçlü etki yapacak önemli çalışmalar, politik çıkışlar yapmalı. Hepimizin beklentisi bu yönde ve hepimizin destek vermesi gerekiyor.

Bildiğiniz gibi AKP iktidarı döneminde Kürt hareketiyle başlatılan çözüm sürecinde Türkiye biraz nefes almıştı, silahlar susmuştu, barış konusunda umut da vardı. Ancak Kürt meselesinde yeniden güvenlik konsepti devreye girdi. Sanki tarih yeniden tekerrür edermiş gibi, Ahmet Kaya’nın linç edilmesi sonrası sürgün hayatını seçmesinden 20 yıl sonra bu kez Kürt sanatçı olarak siz sürgün hayatı yaşıyorsunuz. Bu anlamda 20 yıllık fark sanki hiç yaşanmamış gibi düşünüyor musunuz?

Ben, bu süreçten ders çıkartan bir iktidar çıkar diye düşünüyordum. AKP, 17 yıllık bir iktidar. Bunlar iktidara ‘Türkiye’nin kangren haline gelen sorunlarını çözeceğiz, Kürt sorununu, Alevi sorununu çözeceğiz, Türkiye’de demokrasi sorunu olmayacak, barış olacak, demokratik siyasetin gereğini yapacağız’ vaatleriyle geldiler. Toplumun önemli kesimini de inandırdılar. Biz de inandık. Hangi iktidar olursa olsun, 100 yıllık bir sorun var ve bunun bir an önce çözülmesi herkesin beklediği bir durumdu. Sanatçılar olarak, bu sürece bu anlamda çok önemli destekler sunuldu. Hepimiz kendi cephemizden önemli katkılar sunduk. Çözüm süreci döneminde, “Bu süreç devam etmeli, inatla, ısrarla kalıcı olmalı, nihayete ulaşması gerekir” dedik. Bunun için çaba içerisinde olduk ama maalesef Kürt sorunu öyle bir noktaya geldik ki bugün artık mevcut iktidar ‘Kürt sorunu nasıl çözülmez’i dayatıyor. Sorunu çözmekten ziyade kendisi sorun olan bir iktidardan bahsediyoruz. Türkiye’nin Kürt sorunu ile birlikte yeni bir sorunu daha var. Kendi vaatlerini yerine getirmeyen, verdiği sözleri tutmayan, giderek süreci terörize eden, kriminalize eden bir iktidardan bahsediyorum. Hakikaten kötülüğün siyasetini yapan bir iktidardan bahsediyorum. Kötülüğün zirveleştiği ve giderek, deyim yerindeyse 1940’ların Almanya’sını aratmayan bir iktidardan bahsediyoruz. Ülkemizin bu yapısı için umutlu şeyler söylemek zor ama umudumuzu da yitirmiyoruz.
mostra meno
Informazioni
Autore Ahval
Organizzazione Ahval
Sito -
Tag

Sembra che non tu non abbia alcun episodio attivo

Sfoglia il catalogo di Spreaker per scoprire nuovi contenuti

Corrente

Copertina del podcast

Sembra che non ci sia nessun episodio nella tua coda

Sfoglia il catalogo di Spreaker per scoprire nuovi contenuti

Successivo

Copertina dell'episodio Copertina dell'episodio

Che silenzio che c’è...

È tempo di scoprire nuovi episodi!

Scopri
La tua Libreria
Cerca