Reviving Dreams in Cappadocia: A Tale of Legacy and Hope
Iscriviti gratuitamente
Ascolta questo episodio e molti altri. Goditi i migliori podcast su Spreaker!
Scarica e ascolta ovunque
Scarica i tuoi episodi preferiti e goditi l'ascolto, ovunque tu sia! Iscriviti o accedi ora per ascoltare offline.
Reviving Dreams in Cappadocia: A Tale of Legacy and Hope
Questa è una trascrizione generata automaticamente. Si prega di notare che non è garantita la completa accuratezza.
Capitoli
Descrizione
Fluent Fiction - Turkish: Reviving Dreams in Cappadocia: A Tale of Legacy and Hope Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/reviving-dreams-in-cappadocia-a-tale-of-legacy-and-hope/ Story Transcript: Tr: Cappadocia'nın büyülü manzaraları...
mostra di piùFind the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/reviving-dreams-in-cappadocia-a-tale-of-legacy-and-hope
Story Transcript:
Tr: Cappadocia'nın büyülü manzaraları arasında, eski taş ev duruyordu.
En: Amidst the enchanting landscapes of Cappadocia, an old stone house stood.
Tr: Sonbaharın renkleri, Göreme Vadisi'nin uzaklardaki bacalarıyla bütünleşmişti.
En: The colors of autumn blended with the distant chimneys of the Göreme Valley.
Tr: Emre, Ayla ve kuzenleri Sibel, eski taş evin önünde durdu. Hepsi derin bir nefes aldı.
En: Emre, Ayla, and their cousin Sibel stood in front of the old stone house, taking a deep breath.
Tr: Büyükannelerinin hatıralarıyla dolu bu evde onları neler bekliyordu?
En: What awaited them in this house filled with their grandmother's memories?
Tr: Emre, en büyük kardeşti.
En: Emre was the eldest sibling.
Tr: Çocukken yazlarını burada geçirirdi.
En: He used to spend his summers here as a child.
Tr: Evin her köşesinde bir anı, bir hikâye vardı.
En: Every corner of the house held a memory, a story.
Tr: Evin ruhunu korumak istiyordu.
En: He wanted to preserve the spirit of the house.
Tr: Ayla ise doğanın ve tarihin içinde yeni bir ilham arıyordu.
En: Ayla was seeking new inspiration within nature and history.
Tr: Evin bir kısmını sanat atölyesine dönüştürmek istiyordu.
En: She wanted to transform part of the house into an art studio.
Tr: Sibel, iş dünyasından gelen mantıklı biriydi.
En: Sibel, coming from the business world, was practical.
Tr: Ev ekonomik bir yük olmamalıydı. Evi satmayı bile düşündü.
En: The house shouldn't be a financial burden; she even thought about selling it.
Tr: Evdeki ilk günlerinde, Emre bir fikir öne sürdü.
En: In their first days at the house, Emre put forth an idea.
Tr: "Bütün aileyi buraya davet edelim. Herkesin duygularını öğrenelim," dedi.
En: "Let's invite the whole family here. Let's learn how everyone feels," he said.
Tr: Ayla'nın gözleri parladı.
En: Ayla's eyes sparkled.
Tr: "Bir de sanat atölyesi yapalım," diye ekledi.
En: "And let's create an art studio," she added.
Tr: Sibel, tereddütlüydü ama kuzenlerinin ilgisini anlıyordu.
En: Sibel was hesitant but understood her cousins' interest.
Tr: Bir gece, yağmur damlaları taş çatılarla dans ederken, üçü büyükannenin eski sandığını buldu.
En: One night, as raindrops danced on the stone roofs, the three found their grandmother's old chest.
Tr: İçinde fotoğraflar ve mektuplar vardı.
En: Inside were photographs and letters.
Tr: Büyükannelerinin hayali, bu evi bir misafirhaneye çevirmekti.
En: Their grandmother had dreamed of turning this house into a guesthouse.
Tr: Misafirperverliği ile insanları burada ağırlamak istemişti.
En: She had wanted to host people here with her hospitality.
Tr: Bu keşif, üçü için bir dönüm noktası oldu.
En: This discovery was a turning point for the trio.
Tr: Emre, pragmatik düşünmeyi bıraktı ve manevi huzuru buldu.
En: Emre let go of pragmatic thinking and found spiritual peace.
Tr: Ayla, kökleriyle yeniden bağ kurdu.
En: Ayla reconnected with her roots.
Tr: Sibel, evin sadece bir mal varlığı olmadığını fark etti.
En: Sibel realized the house was more than just a possession.
Tr: "O zaman bu evi hem butik otel hem de sanat evi yapalım," dedi.
En: "Then let's make this both a boutique hotel and an art house," she said.
Tr: Hepsi gülümsedi.
En: They all smiled.
Tr: Böylece büyükannelerinin hayalini gerçekleştirecek, kendi isteklerini de yerine getireceklerdi.
En: In this way, they would fulfill their grandmother's dream and achieve their own desires.
Tr: Evin tarihi ve doğası, yeni bir yaşam kazanacaktı.
En: The house's history and nature would gain new life.
Tr: Gökyüzündeki sıcak hava balonları gibi, onların da umutları yükseklere çıktı.
En: Like the hot air balloons in the sky, their hopes rose high.
Tr: Evin her köşesi sevgileriyle doldu, anılarla beslendi.
En: Every corner of the house filled with their love, nourished by memories.
Tr: Üç kuzen, büyükannelerinin hayalini yaşatmanın yanına kendi hikâyelerini de yazdılar.
En: The three cousins not only kept their grandmother's dream alive, but also penned their own stories alongside it.
Vocabulary Words:
- enchanting: büyülü
- landscapes: manzaraları
- chimneys: bacaları
- eldest: en büyük
- sibling: kardeş
- preserve: korumak
- inspiration: ilham
- transform: dönüştürmek
- practical: mantıklı
- burden: yük
- hesitant: tereddütlü
- raindrops: yağmur damlaları
- roofs: çatılar
- chest: sandı
- letters: mektuplar
- discovery: keşif
- turning point: dönüm noktası
- pragmatic: pragmatik
- spiritual: manevi
- peace: huzur
- reconnect: yeniden bağ kurmak
- possession: mal varlığı
- fulfill: gerçekleştirmek
- boutique hotel: butik otel
- achieve: yerine getirmek
- gain new life: yeni bir yaşam kazanmak
- nourished: beslendi
- pen: yazmak
- stones: taşlar
- guesthouse: misafirhane
Informazioni
Autore | FluentFiction.org |
Organizzazione | Kameron Kilchrist |
Sito | www.fluentfiction.org |
Tag |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company